Serkan Ceran-> Röportaj
Çocukluğun nasıl bir ortamda geçti?
Çocukluğum bahçeli bir evde oldukça neşeli ve kalabalık bir aile ortamında geçti. Geniş bir akraba yapısına sahibiz. Dolayısıyla aile yaşantısı benim için hep çok önemli oldu. İş ve aile yaşantısı arasındaki dengeyi kurmakta zaman zaman zorlansam da hep bu dengeyi kurmaya çalıştığımı söyleyebilirim.

Evli ve iki oğlun olduğunu biliyoruz. Baba olarak en güzel anlarından birkaç örnek istesek... Mesela çocuklarına dair seni mutlu eden kareleri düşündüğünde bize neler anlatırsın?
Çocuklarım hayvanları çok seviyor, özellikle de köpekleri. Yazlıkta kangal köpeğimiz var. Çocuklar ve köpeğimizle birlikte çimlerde oynadığımız anlar... Hep birlikte çıktığımız biraz da maceralı olan tatiller... Eve iş getirmediğim ve aynı zamanda kafamın da işle dolu olmadığı zamanlar .... en mutlu olduğumuz karelerden ilk aklıma gelenler...
Eşinle nasıl tanıştın?
Ben üniversite 2'deydim eşim de lise son öğrencisiydi. Tanışmamız çok tasadüfen oldu. Ortak tanıdıklarımız bir gün eşimi evine bırakacaklardı, aynı arabada ben de vardım. O gün tanıştık, tanışma o tanışma. 4-5 sene çıktıktan sonra evlendik. Üniversitede derslere benimle beraber giriyordu. Hocalar benden çok onu tanıyorlardı.
Düşünceli bir eş misin? Doğum günleri/ yıldönümleri gibi özel günleri hatırlar mısın, sürpriz yapar mısın?
Özel günleri hatırlarım. Sürprizleri severim ama sık yaptığım söylenemez. Şaşırtmayı seviyor olmam aslında sihirbazlıktan geliyor. Ama otomatiğe bağlanmış bir şekilde özel günleri kutlamak pek bana göre değil. Herhangi bir günde sürpriz yapmak daha çok hoşuma gidiyor. Düzgün hediye seçebiliyor musun dersen o tartışılır...
Seni en iyi tanıyan kişilere sorsaydık (ailene, yakın arkadaşlarına) sence seninle ilgili en çok hangi konudan şikayet ederlerdi?
Bazen hayır demeyi bilmiyorum. Hayır diyemememden şikayet edebilirler. Eşime soracak olursan da fazla çalışmamdan şikayet edecektir.
Peki seni hangi konuda överlerdi?
Genelde iyi niyetli, güvenilir ve uyumlu buluyorlar. Empati kurabildiğimi düşünüyorlar.
İş dışında nasıl yaşıyorsun?
Hobilere merakli bir insanım. Oldukça fazla hobim var. Marangozluk, Permakültür ve Sihirbazlık bunlardan bir kaç tanesi. Dönem dönem ilgi alanlarım değişiyor. Daha doğrusu hobilerimden bir tanesi daha ağır basıyor. Bir dönem sihirbazlığa takıyorum örneğin 6 ay sihirbazlıkla devam ediyorum. Sonra ilgim değişiyor başka bir hobiye odaklanıyorum.
Merak ettim. Bunlar dışında da mı hobilerin var. Yeni yeni fotoğrafçılık başladı. Doğa fotoğrafları ve insanları gözlemleyip insanların fotoğraflarını çekmeyi seviyorum. Fotoğraf çekmek de sonuçta gözleme dayalı bu yüzden seviyorum sanırım. Son 1 senedir ney çalmaya başladım. Şimdilik evde kendi kendime öğreniyorum. Bisikletle doğa turuna başlamak ve kampçılık gibi bir planlarım var. En temel hobiler bunlar. Tüm hobileri burada saymaya kalkarsam yer yetmez.
Sihirbazlık nasıl başladı?
Sihirbazlık hep vardı, çocukluğumdan beri, kendimi bildim bileli uğraştığım bir şey. İlk hatırladığım televizyonda Sermet Erkin'i seyretmiştim. Ondan sonra bir merak uyandı bende. Dönem dönem ilgim azalsa da özellikle son 8-10 senedir daha profesyonel anlamda uğraşmaya başladım. Kendi kendime çalışarak gelişti, geceleri herkes uyuduktan sonra çalışırdım.
Hiç müşteri sunumlarında sihirbazlık yaptığın oldu mu?
Tabii iş yaşamıyla da bağlantı kurmaya çalışıyorum. Bazen sunumlarda ön istek oluyor. Önce sihirbazlık show'umu yapıyorum. Ondan sonra sunuma geçiyorum. Hatta 3 saat gibi uzun süren sunumlarda, insanlar sıkılmaya başladığında arada da bir sihirbazlık gösterisi yaparak dikkatleri yeniden canlandırmaya çalıştığım oluyor. Sihirbazlığın yaratıcılığı geliştirdiğini düşünüyorum. Arka planında, her şeyin göründüğü gibi olmadığını kanıtlayan çok farklı bir mantık işliyor.
Çocuklarına sihirbazlık yapmayı öğretiyor musun?
Evet. Dönem dönem sihirbazlığa ilgileri artıyor ve benden yeni numaralar öğreniyorlar. Bir dönem büyük oğlum küçük oğlumun okulunda sihirbazlık gösterisi yapmıştı. Ben de daha önce büyük oğlumun okulunda gösteri yapmıştım. Beni okulda sihirbazın babası olarak tanıyorlardı.
Sektörde kaç yılı geride bıraktın?
25 sene oldu.
Araştırma nasıl başladı?
İş hayatına borsada başladım. Dealer/ Broker lık belgemi aldım. 1,5 sene kadar borsa ile devam ettikten sonra bir merchandising firmasına geçtim. Araştırma ile ilgili ilk işim bu oldu. Ama yine de birebir araştırma değildi. Derken Tatilya'da başladım. Burada araştırmaları tamamen kendi kendime yapıyordum. Yani soru formunu da ben hazırlıyordum üretimini de ben yapıyordum raporunu da. 2 anketör buluyordum mesela, ziyaretçiler çıkarken memnuniyet anketi doldurtuyor, sonra analizini yapıyor ve raporluyordum. Bölgedeki gelir seviyesini ölçmek gibi büyük çalışmalar da yapıyorduk. Bu iş nasıl yapılıyormuş diye öğrenmek için araştırma şirketlerinden teklif alıyor daha sonra çalışmayı kendim uyguluyordum!
Araştırmada hep yeni birşeyler öğrenmeye meraklıydım. Conjoint analizi o zamanlar duyulmuş birşey değildi. Ben de Tatilya'da çalışırken merak ettim ve bir tane conjoint çalışması yaptım kendi kendime. Daha sonra Synovate ile, o zamanki adı başkaydı tabii, görüşmeye gitim.. O zamanın yöneticilerinden Feray Hanım conjoint bilir misin diye sormuştu bana. Ben de bilirim hatta bir tane yaptım deyince çok şaşırmıştı. Bu şekilde işe başladım, o gün bugündür de aynı şirketteyim. (Aynı şirketteyim deyince aslında aynı şirkette olup da en fazla iş değiştiren kişilerden biriyim herhalde. Plus Remark-Infratest Burke-NFO Infratest-NFO-TNS-Plus Remark-Synovate ve IPSOS).
👍 Güncelleme: Nihayet Ocak 2021'de kendi şirketimi kurdum.
(Feray Hanım uzun yıllar birlikte çalıştığım üzerimde çok fazla katkısı olan bir patrondan çok bize bir abla/anne gibi yol gösteren ve hala görüştüğüm biridir)
Özel ilgi alanlarından bir tanesinin de "araştırma modelleri tasarlamak" biliyoruz, neden?
Birbirinden çok farklı bir sürü modelleme çeşitleri var. İlgi duyuyorum çünkü standart birşey değil. Her seferinde sil baştan yapıyorsun. Ben aslında modellemeyi bir sanat gibi görüyorum. Her sanatçının tarzı farklıdır, her sanatçının bakış açısı da farklıdır. İki ressama aynı remi çizdirseniz farklı çizerler, iki fotoğrafçıya aynı resmi çektirseniz farklı çekerler.
Modelleme de öyle, yavaş yavaş işleyeceğin birşeydir. Yani sırf matematiksel işlem budur diyerek ortaya çıkmaz. Onu yaşayan bir organizma olarak gördüğüm için her sürecinden zevk alıyorum. Her seferinde birşeyleri yeniden keşfetme, yeni birşeyleri başlatma heyecanı veriyor. Durağan bir dünya değil. Eskiden yalnızca linear (doğrusal) modeller vardı, karmaşık bir dünyada yaşadığımız için onun yanlış olduğu anlaşıldı. Şimdi oldukça non linear (doğrusal olmayan, fraktal, fuzzy (bulanık) modellemeler var. Sadece rasyonel değil duygusal davranışları da işin içine katmak gerekiyor. Devamlı geliştiği için aslında modelle birlikte biraz da yaşamı sorguluyorsun. Gizli birşeyleri açığa çıkarıp geleceği de tahmin etmeye çalışıyorsun, bir oyun gibi diyebilirim.
Röportaj yaptığım kişinin aynı zamanda yöneticim olması avantajından faydalanarak kendi gözlemime dayalı bir soru soracağım. Bu güne kadar sinirlendiğine hiç şahit olmadım. Ekibindeki kişilerden birinin ne yapması ya da ne yapmaması seni çıldırtır?
Ekibimdeki insanlara güvenirim. Onların da bana güvendiğini tahmin ediyorum. Başkaları "bu insana güvenilmez, bununla nasıl iş yapıyorsun" demiş olsa bile başlarken bu önyargıyla yaklaşmam. Bir insanla çalışmaya her zaman +1 güvenle başlarım. Bu şekilde yaklaştığım için bugüne kadar karşıma tersi bir durum çıkmadı. Çok uç noktasına gelirse aslında çekip konuşurum. Ama konuştuğum zaman da yine konuşma tonum sakindir, bağırmak çağırmak yerine anlamaya çalışırım. Bu da modellemeden geliyor olabilir onu da tetikleyen birşey olduğunu düşünürüm. Sorunun arka planında mutlaka birşeyler vardır, önemli olan onu bulup çıkarabilmektir. Ben insanın isteyip de yapamayacağı şeyin olmadığına, aslında potansiyeli olmayan bir insan gibi görünse de gerekli şartları sağlarsan potansiyelinin açığa çıkabileceğine inanıyorum. Ancak üstüne gitmiş olmama rağmen birşey yapma isteği yoksa, kendisini ona kapıyorsa, yapamaması ayrı bir şey ama denemeye bile çabalamıyorsa hani kendinden bezmiş insanlar vardır ya o tür insanlarla çalışmak istemem artık.
✅Ek Röportaj-Sonradan Ekleme
Uzun yıllar aynı şirkette çalıştıktan sonra kendi şirketini kurdun? Nasıl bir duygu?
Kendi şirketimi kurmak fikri yıllardır hayalimde vardı. Bir türlü cesaret edemiyordum. Şimdi daha önce niye kurmamışım diyorum fakat Mevlana'nın dediği gibi her şeyin bir vakti varmış. Vakit gelince her şey kendiliğinden yoluna giriyor.
Her Şey Vaktini Bekler.
Ne Gül Vaktinden Önce Açar Ne de Güneş Vaktinden Önce Doğar.
Biraz Sabret Senin Olan Sana Gelecektir.

